Hamilelik Dönemi Selülitleri

Hamilelik Dönemi Selülitleri

Selülit, yıllardır estetik bir problem olarak görülmektedir ama aslında tıbbi bir sorundur ve oluşumu kişiden kişiye farlılıklar gösterir. Selülit genellikle bacakların üst kısımlarında, dizin ve bileğin iç kısımlarında, kalçalarda, baldırlarda ve nadir olarak da kolların iç yüzeyinde, kol altlarında ve bel bölgesinde oluşur.

Kadınlık hormonları nedeniyle kadınlar fazla yağlarını vücutlarının dişi kıvrımlarının bulunduğu kısımlarda depo ederler. Bu nedenle selülit vücudun bu bölgelerinde yoğunlaşır.

Cilt 3 tabakadan oluşur. Epidermis, dermis ve hipodermis tabakaları. Selülit dokusu ise daha çok dermis ve hipodermis olarak bilinen cildin “derin” dokularında ortaya çıkar. Ergenlikte başlayıp, ileriki yaşlara kadar ve özellikle hamilelik döneminde görülebilir. Yüzeysel yani cilde yakın yağların günlük enerji olarak kullanılmamaları sonucu şekil değiştirmeleri selülite yol açar. Cilt üzerindeki portakal kabuğu görüntüsünün nedeni çok fazla büyüme ve sayıları artmış yağ hücrelerinin bağ dokusu arasına hapsolması nedeniyle oluşan basınçtır.

Selülit daha çok ergenlik, hamilelik ve menapoz gibi hormonların daha çok değişime uğradığı dönemlerde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, kişinin genetik yapısı, metabolizma hızı, dolaşım sistemi, sindirim ve boşaltımda yaşadığı sorunlar, doğum kontrol hapları, alınan hormon ilaçları, dengesiz ve düzensiz beslenme, aşırı hareketsizlik, stres, sigara ve alkol tüketimi de selülit oluşumunda etken faktörlerdir.

Ciddi bir problem olan selülit, sanılanın aksine sadece kilolu bayanlarda görülmez. Zayıf ya da şişman her kadının korkulu rüyasıdır. Selülit azaltılabilir ve oluşumu kontrol altına alınabilir. Erken safhalardaki selülit tedavileri daha kolay olmaktadır.

Hamilelik döneminde ortaya çıkan selülitlerin medikal tedavisi bu dönem içerisinde yapılamadığından, ancak önlem almak ve bu dönemi selülit olasılığını en aza indirerek geçirmek gereklidir. Bu nedenle hamilelerin günlük yaşamda yapması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:

– Sodyum yani tuz kesinlikle azaltılmalıdır.
– Yağ tüketiminden kaçınılmalıdır.
– Bitkisel yağ tercih edilmeli ve mümkün olduğu kadar az kullanılmalıdır.
– Bol bol su içilmelidir. Mümkünse su tüketiminde günde iki litrenin altında olamamalıdır.
– Şekeri daha az tüketilmelidir.
– Alkol azaltılmalıdır.
– Kahve çok az tüketilmelidir.
– Bol miktarda salata ve sebze yenmeli ve sebzeler mümkün olduğu kadar taze tüketilmelidir.
– Yemeklerle ya da hemen sonra meyve yemek yağ emilimini artıracağından, meyve en az 2 saat sonra yenmelidir.
– Yüksek topuklu ayakkabılar giyilmemelidir.
– Banyo yaparken, bacaklara kese yapmak ve soğuk su ile yıkamak kan akışını hareketlendireceğinden faydalıdır.
– Karbonhidratlı yiyecekler daha az yenmelidir.
– Katkı maddesi içiren gıdalardan uzak durulmalıdır.
– Düzenli olarak spor yapılmalıdır. Yürüyüş yapmak ve yüzmek, hem yağların yakılmasını sağlamakta hem de selülitten korumaktadır.
– Çikolata ve kolalı içecekler çok tüketilmemelidir.
– Fast-food gıdalar tercih edilmemelidir.